“Hakan Mengüç“ün “Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir” isimli yeni kitabı Destek Yayınları’ndan çıktı. Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir’in özetine geçmeden önce Hakan Mengüç kimdir kısaca tanıtalım. Hakan Mengüç 1990 yılında Bursa’da doğmuş. Küçüklüğünden itibaren müziği ilgi duyan yazar 15 yaşında piyano çalmayı öğrenmiş. Orta öğreniminin ardından bir süre Uludağ Üniversitesinde Klasik Türk Müziği eğitimi almış. Bu eğitim esnasında Ney’e özel bir merak duyan yazar bu sayede tasavvuf ile tanışmış. Sufi felsefesi’ni öğrenmek üzere Farsça öğrenmiş. Ardından sufizm ve ney yapımı üzerine eğitimler almış.
Sufizm’i hayat felsefesi olarak benimseyen Mengüç halen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan Girne Amerikan Üniversitesinde “Sufizm’e Giriş” dersi vermekte ayrıca yaşam koçluğu yapmaktadır. 2014 yılında Güney Afrika’ya giden yazar orada bir süre aslanlar ve Bengal kaplanlarının bakımı ve rehabilitasyonu üzerine eğitim almıştır. 2016 yılında Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından yılın en iyi yazarı seçilen Hakan Mengüç’ün kitapları: Ben Ney’im, Kalbin Temizse Hikayen Mutlu Biter, Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir.
Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir’in Özeti:
Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir mevlevi gelenekleri ile büyüyen ve sufizmi kendine hayat felsefesi olarak benimseyen Hakan Mengüç’ün üçüncü kitabı. Diğer iki kitapta olduğu gibi yine yazarın sufizm ve Ney ile olan bağını ve bunun etkilerini görüyoruz. Hakan Mengüç sufi felsefesi ve mevlevilik gibi anlaşılması ve anlatılması daha zor olan konuları basit ve sade bir dille bir kez daha okuyucuya aktarıyor.
Tanıtım Yazısı:
Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir’in tanıtım yazısında şu ifadelere yer verilmiş. “Kader, insandan vazgeçmiyor. Anbean yeniden ve yeniden yazılıyor. Öyle anlar geliyor ki yapmam dediğin şeyi yapıyorsun, katlanamam dediğin şeye katlanıyorsun, sevemem dediğini seviyorsun, gidemem sanırken bir anda çekip gidebiliyorsun, öldüm diyorsun ama yine de yaşıyorsun…Başlarına ne geleceğini bilmeden uzun bir yola çıkan arayış içindeki genç bir sufi ile aklı karışık genç bir kızın bu yolculuklarında yazgılarından başka güvenecekleri hiç ama hiçbir şeyleri yoktur. Yedi gün boyunca yanlarında para, yiyecek, kıyafet ve en önemlisi de hiçbir planları olmadan şehir şehir dolaştıktan sonra başladıkları yere geri döndüklerinde, onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Sadece yedi günde bile değişebilir miydi insan? Yeniden yazılabilir miydi kader? Elbette sadece yedi günde değişebilirdi her şey…Tıpkı sazlıktaki bir kamışın, yedi evreden sonra içli sesler verebilen bir “ney”e dönüşmesi gibi…”
İyi okumalar diliyoruz.