Sadece Rus Edebiyatı’nın değil dünya edebiyatının da en özel yazarlarından biri olan “Tolstoy“un dünya klasiklerinden olan “Anna Karenina” isimli eseri İlgi Kültür Sanat Yayınları tarafından yeniden basıldı. Anna Karenina’nın özetine geçmeden önce Tolstoy kimdir kısaca tanıtalım.
Tolstoy kimdir
Tolstoy ya da uzun ismiyle Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828 yılında Rusya’nın Yasnaya Polyana şehrinde doğmuş. Soylu bir ailenin çocuğu olan Tolstoy küçük yaşta ailesini kaybetmiş ve akrabalarının yanında büyümüş. Kazan Üniversitesi’nde bir süre eğitim alsa da resmi eğitime duyduğu tepki sebebiyle eğitimini bırakarak doğduğu topraklara geri dönmüş. Burada hem topraklarını yönetmeye hem de kendi kendini eğitmeye başlamış. 1850 yılında Yasnaya Polyana’da açtığı okulda köylü çocuklara ileri düzey eğitim vermiş. Yazmaya bu dönemde başlayan Tolstoy dünya klasikleri arasına girmiş onlarca kitap yazmış. Savaş ve Barış ile Anna Karenina’dan sonra bunalıma giren Tolstoy kendini dine vermiş. Sorunlarının cevabını İncil’de aramış. Ailesinin rahat hayatı ile dini inancın gereği olan basit hayat arasındaki çelişki Tolstoy’u çok fazla rahatsız ettiğinden 1910 yılında bir gece küçük kızı ile birlikte gizlice evini terk etmiş. Bir süre sonra da bir tren istasyonunda zatürreeden ölmüş.
Başlıca eserler: Çocukluk, İlk Gençlik, Gençlik, Sivastopol Serisi, Kazaklar, Savaş ve Barış, İnsan Nasıl Ölür, İvan İlyiç’in Ölümü, Anna Karenina, Kreutzer Sonat, Diriliş, Toprak Ağasının Sabahı, Baskın, Ormanın Kesimi, Notes of a Billiard Marker, İki Süvari Subayı, Bir Karşılaşma, Tipi, Lucerne, Albert, Üç Ölüm, Aile Saadeti, Polikuska, The Decembrists, Caucasus Mahkumu, Holstomer, İnsanlar Arasında Boş Bir Konuşma, Usta ve Çırak, Köyde Şarkı Söylemek, Köyde Dört Gün, Yanlış Kupon, Oyun’dan Sonra.
Anna Karenina’nın Özeti:
Tolstoy Anna Karenina’yı 1877 yılında yazmış. Kitabın özetine gelirsek; Anna Karenina, kibarlığı, sevecenliği ve saygıdeğer kişiliğiyle etrafında hayranlık uyandıran şık ve güzel bir kadındır. Anna’nın eşi ise yüksek mertebede bulunan bir memurdur. Anna Karenina’nın sıradan bir evliliği, monoton bir hayatı vardır. Tek mutluluk kaynağı çocuğudur.
Bir gün Anna Karenina erkek kardeşinin ailevi bir sorununda yardımcı olmak üzere Moskova’ya gider. Moskova’da genç ve hayli yakışıklı olan Kont Vronski ile tanışır. Anna’yı ilk gördüğünde aşık olan Vronski bunu Anna’ya söyler. İlk zamanlar Vronski’ye karşı ilgisiz olan Anna daha sonra Vronski’nin aşkına karşılık verir. Bu durum çevrede yavaş yavaş duyulmuştur. Çeşitli dedikodular çıkar. Anna bu dedikoduları hiç umursamaz. Bir süre sonra Vronski ile arasındaki ilişkiden eşine de bahseder. Kocası Anna’nın söyledikleri karşısında sarsılmıştır ama yüksek mertebeli bir memur olması sebebiyle itibarını korumak için boşanmak istemez. Ve Anna’dan da çocuğunun ve ailesinin geleceği için Vronski ile olan ilişkisini bitirmesini ister. Fakat Anna tam aksine Vronski ile birlikte İtalya’ya kaçar.
Bir süre İtalya’da kaldıktan sonra Vronski ve Anna geri dönerler ancak dönüşlerinde hiç kimse onlarla konuşmak istemez. Çevreleri tarafından dışlanan Anna ve Vronski’nin psikolojileri de bozulur. Anna ve Vronski’nin aralarında huzursuzluk baş göstermeye başlar. Vronski de her şeye kayıtsız içine kapanık bir kişi olmuştur. Anna, Vronski’nin kendisini sevmediğini düşünmeye başlar ve girdiği bunalım sonucu intihar eder. Anna’nın intihar etmesinden sonra Vronski’nin psikolojisi daha da bozulur. Vronski tüm yaşadıklarını unutmak ve bu süreci atlatmak için orduya yazılır.
İyi okumalar diliyoruz.