“Sevim Reşat“ın “Karlı Dağın Aşıkları” isimli romanı Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıktı. Karlı Dağın Aşıkları’nın özetine geçmeden önce Sevim Reşat kimdir kısaca tanıyalım. Sevim Reşat 1966’da Kayseri’de doğmuş. Kayseri’deki orta öğreniminin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü kazanmış ve 1987 yılında buradan mezun olmuş. 1989 yılında ise İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü İnşaat İşletmeciliği Bölümü’nü bitirmiş. Bir süre Amerika Birleşik Devletleri’nde Johns Hopkins Üniversitesi’nde dil eğitimi alan Reşat geri döndükten sonra çeşitli şirketlerde inşaat mühendisi olarak çalışmış. Daha sonra edebiyat çalışmalarına yönelmiş. İlk romanı Nisan’a Veda’nın ardından Mutluluk Sana Yakışırdı, Düşlerin Zaferi, Gece Mavisi Zamanlar ve Rüzgar Kokulu Atlılar isimli romanları yayımlanmış.
Karlı Dağın Aşıkları’nın Özeti:
Karlı Dağın Aşıkları, 1850’li yıllarda Kafkasya’da yaşanmış gerçek bir aşk hikayesinden esinlenerek yazılmış. 1800’lü yıllarda toplumdaki bölünmenin sonucu ortaya çıkan sınıf kavramları içinde köle sınıfından olan Jan’ın soylu bir aileye mensup olan Albina ile yaşadığı aşkı anlatıyor roman. Jan köle olarak aşkı ile birlikte olamayacağını bildiğinden özgür olabilmek için Kafkas Savaşları’na katılır. Jan’dan uzun süre haber alamayan Albina aşkını kalbine gömerek soylu bir ailenin oğlu ile evlenir. Jan ve Albina birbirlerinden çok uzakta olsalar da aşklarının alevi hiç sönmeyecektir.
Tanıtım yazısı:
Kitabın tanıtım yazısında şu ifadelere yer verilmiş. “1850’li yılların Kafkasya’sında, farklı sosyal sınıflara ait iki gencin aşk için verdikleri eşsiz mücadelenin romanı… Albina soylu bir ailenin kızıdır, Jan ise köle sınıfına mensup asi bir genç… Mevcut sistemde var olan bütün koşullar onların bir araya gelmelerini imkânsız kılar. Jan köle olarak yaşayamayacağı bir aşkı geride bırakır, özgürlük vaat eden Kafkas savaşlarına katılır. Albina öldüğünü sandığı büyük aşkını kalbine gömer, kendi sınıfından biriyle evlenmek zorunda kalır. Ancak büyük sevdaların seyri farklıdır; sanki ilahi bir güç onları korur kollar, öyle ki zorlu kader bile sonunda dize gelir.
Jan, Sen gittiğinden beri dağ gölleri gibi suskun kaldım. Konuşsam da kelimelerim toz zerreleri gibi dağılıyor. Işığı, renkleri, kelebekleri, çiçekleri, her şeyi beraberinde götürdün, artık hiçbirini göremiyorum. Nerde benim masmavi göğüm, pembe bulutlarım, mor pürenlerim nerde? Hiç mi geriye bir şey bırakmadın? Bilsen günleri öyle zor sürüklüyorum ki, hayat önümden bulanık bir dere gibi akıp geçiyor, her bir gün sırtımda büyüyen bir kambur gibi. Akşamları penceremi açıp rüzgâra ismini fısıldıyorum. Beni duyuyor musun? Sonsuza dek senin Albina…”
İyi okumalar diliyoruz.