Türk edebiyatında özel bir yeri olan “Hasan Ali Toptaş“ın yeni romanı “Beni Kör Kuyularda” Everest Yayınları’ndan çıktı. Beni Kör Kuyularda ‘nın özetine geçmeden önce Hasan Ali Toptaş kimdir kısaca tanıyalım. Hasan Ali Toptaş dili az rastlanır bir zenginlik ile kullanımı kendine özgü tarzıyla Türk romanının en saygıdeğer yazarlarından biri. Kitapları belki on binlerce satmıyor ama her yeni kitabını sabırsızlıkla bekleyen sadık bir okur kitlesi var.
Hasan Ali Toptaş 1958 yılında Denizli’de doğmuş. Orta öğreniminin ardından Uşak Meslek Yüksekokulu’na başlamış ancak yarıda bırakmış. 1981 yılında kamuda memur olan Toptaş veznedar, icra memurluğu gibi görevlerde bulunduktan sonra 2004 yılında emekliye ayrılmış. Hem öykü hem de roman yazarlığını bir arada götüren Hasan Ali Toptaş’ın Gölgesizler isimli romanı beyazperdeye de uyarlanmış. Memuriyetten önce yazmaya başlayan, çeşitli dergilerde öyküler yazarak edebiyat dünyasına giren Toptaş 1992 yılında Çankaya Belediyesi Damar Dergisi Öykü Yarışması Birincilik Ödülü, 1992 yılında Kültür Bakanlığı Roman Yarışması’nda mansiyon Ödülü, 1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü, 1999 yılında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü ve 2006 yılında Orhan Kemal Roman Ödülü sahibidir.
Başlıca Eserleri: Öyküleri – (Bir Gülüşün Kimliği, Yoklar Fısıltısı, Ölü Zaman Gezginleri, Absürd Öyküler, Geçmiş Şimdi Gelecek, Gecenin Gecesi) Romanları – (Sonsuzluğa Nokta, Gölgesizler, Kayıp Hayaller Kitabı, Bin Hüzünlü Haz, Ben Bir Gürgen Dalıyım, Uykuların Doğusu, Kuşlar Yasına Gider) Şiirleri – ( Yalnızlıklar) Denemeleri – ( Harfler ve Notalar)
Beni Kör Kuyularda ‘nın Özeti:
Beni Kör Kuyularda, ana karakter Güldiyar, ailesi, çevrelerindeki bir çok insanın, sosyal bir olayın öyküsünü anlatmakta. Ana karakter Güldiyar demiştik ancak babası Muzaffer de olayların merkezinde. Beni Kör Kuyularda’nın konusu şöyle. Roman diyalogla başlıyor… Güldiyar annesi Bahtiyar’la konuşurken babası Muzaffer’in o gün işyerine yemek götürmeyi unuttuğunu fark eder. Annesinin hazırlamış olduğu yemeği babasının dükkanına götürür. Geri döndüğünde ise derin bir sessizliğe bürünür. Acaba Güldiyar’a ne olmuştur, yolda başına bir şey mi gelmiştir, geri dönerken bir şey mi görmüştür. Nasıl bir olay Güldiyar’ı böyle bir travmaya sokmuştur.
Romanda Latin Amerikan edebiyatının büyülü gerçeklik alanına doğru ilerliyor Hasan Ali Toptaş. Ama sonra duruyor. Her ne kadar Güldiyar gözlerinden taş dökmeye devam etse de konu artık onun dışında Güldiyar’ı seyretmeye gelenlere hatta seyretmeye gelenleri seyretmeye gelenlere doğru genişliyor. Bu işten para kazanmaya soyunan yarı girişimci yarım mafyoz tiplere uzanıyor. Beni kör kıyılarda bir çırpıda okunacak sürükleyici bir roman.
Metin Celal Hürriyet Kitapsanat’ daki yazısında Beni Kör Kuyularda için şöyle diyor. “Gelenler Güldiyar’ın başına ne geldi de böyle ağlıyor diye sormuyor. Acıya derde değil sonucundaki görüntüye odaklanıyorlar. Güldiyar artık ağlamaz olunca başka yöntemlerle acıyı oluşturup gözlerinden taş akmasını sağlamanın yolunu buluyorlar. Öyle ki Güldiyar ölse bile bu gösterinin nesnesi olmaktan kurtulamayacak gelir kaynağı olmaya devam edecektir diye düşünüyorlar. Beni Kör Kuyularda oldukça akıcı bir roman. Toptaş sonuna kadar merak unsurunu korumayı biliyor. İlerleyen sayfalarda olay ağır basıp şiirsel anlatım geriye kaçsa da masalsılık ihmal edilmemiş.”
Tanıtım yazısı:
Kitabın tanıtım bülteninde ise şu ifadelere yer verilmiş. “Beni Kör Kuyularda “bütün mümkünlerin kıyısından, tam da oradan konuşuyor. İnsanlardaki seyir merakı, bu merakın doğurduğu acımasızlık, habire dönen karanlık bir çark, çarkın öğüttüğü insanlar, yarım kalmış sevdalar ve parçalanmış hikâyeler… Beri yandan, roman boyunca iki soru peşimizi bırakmıyor: Hakikaten gittiler mi? Gittilerse nereye gittiler? Beni Kör Kuyularda, Kuşlar Yasına Gider’den sonra “HAT edebiyatı”na yeni, taptaze bir kan. “Dünyanın renkleri değişti onlar ilerledikçe, dünyanın sesleri, sessizlikleri değişti, şekilleri sonra, kapıları, kapılarından girip çıkanları değişti, gülenleri, ağlayanları, yürüyenleri değişti, ağaçları, çimenleri, yaprakları değişti, güzellikleri, çirkinlikleri değişti, hatta bütün bunlarla ve daha başka şeylerle birlikte mesafeleri, boşlukları ve bu mesafelerle bu boşluklarda gezinen kokuları da değişti.”
İyi okumalar diliyoruz.