Şebnem Pişkin - Mehmed’e Gönderilmeyen Mektuplar - Tubizu.com

Şebnem Pişkin – Mehmed’e Gönderilmeyen Mektuplar

“Şebnem Pişkin“in “Mehmed’e Gönderilmeyen Mektuplar” isimli kitabı Kent Kitap tarafından yayımlanmış ve epeyce de beğenilmişti. Mektup ve anı türündeki bu kitabın özetine geçmeden önce Şebnem Pişkin kimdir kısaca tanıtalım. Şebnem Pişkin 1978 yılında İstanbul’da doğmuş. Orta öğreniminin ardından Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamış. Üniversite sonrası bir süre otomotiv, elektronik ve bilişim, turizm gibi sektörlerde çalıştıktan sonra kişisel gelişim üzerine yazdığı ilk kitabı “Bir” ile adından söz ettirmiş. Bu kitap ile kişisel gelişim alanında Türkiye’deki en iyi on yazardan biri seçilmiş. Bu ödül ile birlikte kendini tümüyle yazmaya veren Şebnem Pişkin’in başlıca eserleri şunlardır:

Bir, Tuğra, İsrafil’in Aynası, Kırklar Diyarı, Efsun, Sevgili Abdülhamit Han, Celâleddin, Gece Taşı, Avucumda Açan Us Çiçekleri, Mehmed’e Gönderilmeyen Mektuplar, Kayıp Mona Lisa, Kudüs Kırmızısı, Organik Kitap, Başımın Belası Bobo, Zaman Koridoru, Zaman Bekçileri, Halikarnassos Masalı, Kırık Ney.

Şebnem Pişkin
Şebnem Pişkin

Mehmed’e Gönderilmeyen Mektuplar’ın Özeti:

Genellikle biyografik romanlar ve fantastik ögeler barındıran kurgusal edebiyat eserleri ile tanınan Şebnem Pişkin’in bu eseri aşk üzerine. Kitapta tasavvuf ehli yalnız yaşayan bir kadının karşılıksız kalan aşkını ve bu aşk sebebiyle duyduğu acıyı, ızdırabı ve pişmanlıklarını mektuplar vasıtasıyla okuyucuya anlatmakta. Kahramanımız bir gün tesadüfen Mehmed adında bir birisiyle tanışır. Mehmed ile tanışmasından sonra bazı duygularının değiştiğini, bazılarının ise geliştiğini, hayatındaki eksikliğini daha önce hissetmediği bazı şeylerin yavaş yavaş ortaya çıktığını hissetmeye başlar. Mehmed ise bunların farkındadır ancak evvelce yaşadıklarından yorulmuş ve kalbi kırılmıştır. Bu sebeple kısmetse olur felsefesi ile hareket edip aşkı için pek çabalamayan bir insana dönüşmüştür.

Tanıtım Yazısı:

Kitabın tanıtım yazısında şu ifadelere yer verilmiş. “Aşk, bir suret arar kendine Sevmeyi bilir kadın, Aşk’ı güzel yaşar. Öyle bir hayal gücü vardır ki kadının, hayal ile hayatı karıştırır bazen. Hayalini gerçek sanır; ama yanılır. Şair ruhludur her kadın. Dinleyecek kulak bulamazsa yazıp çizmeye başlar. Şiirler yazar, hikayeler yazar, mektuplar yazar. Her kadının bir Mehmed’i vardır hayatta. Karşısında bulmak isteyip bulamadığı, sarmak isteyip saramadığı, kavuşmak isteyip bir türlü kavuşamadığı bir Mehmed’i… Ve yazıp gönderemediği mektupları vardır her kadının.

Bir insana duyulan aşktan yola çıkarak Yaradan’a ulaşmak hiç zor değil. Mecazi aşklar, İlahi olana ulaştırır insanı. Aşk yolu, kendini bilmenin ve Rabbini bulmanın belki de en kestirme yoludur. Mevla’yı bulmuşken Leyla’ya ne gerek vardı diye sordum hep kendi kendime. Aşk, Mevla’yı bulma yolunda Leyla’dan geçen bir imtihan değil miydi? Mevla bulunduysa şayet, bu imtihan ortadan kalkmaz mıydı? Ben Mevla’mı bulmuştum zaten, şimdi bu hikayeyi tersten yaşamanın ve İlahi aşktan mecazi aşka geri dönmenin ne gereği vardı? Ama Aşk, bir suret arardı kendine. Gönül toprağına can olan Aşk, bir suret bulmadan kendine, çıkmazdı su yüzüne, çıkamazdı… Bilmediğim ve öğrenmek üzere olduğum şey, buydu işte.

Ne vakit ki Aşk tecelli eder insanın kalbinde,
İşte o vakit açığa çıkar insandaki gizli hazine.
Ve ancak o zaman tanır insan Rabbini.
Ve o zaman bilir kendini…

İyi okumalar diliyoruz.

Yorum yapın

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com